Kutsal Yazıları Anlamanın Anahtarları: Yorumbilimsel İlkeler Üzerine Bir İnceleme

Kutsal Yazıları anlamak, Hristiyan yaşamının temel bir parçasıdır. Günümüzde, birçok kişinin Kutsal Kitap’ı tam olarak anlamadığına dair yaygın bir gözlem bulunmaktadır. Bu durum, kimi zaman Kutsal Kitap’ın günümüz için alakasız, zor veya sıkıcı olduğuna dair yanlış inanışlardan kaynaklanmaktadır. Ancak, Kutsal Yazılar’ı incelemek hem Tanrı’nın bize bir buyruğu hem de bizler için muazzam bilgelik hazinelerini barındıran bir ayrıcalıktır. Reform döneminin önemli figürlerinden Martin Luther’in de vurguladığı gibi, Kutsal Kitap’ın temel mesajı, özellikle kurtuluş mesajı, bir çocuğun bile anlayabileceği kadar açıktır. Bu ilke, yorumbilimde “açıklık” (perspicuity) olarak bilinir.

Kutsal Yazıları yorumlamak, hem bir sanat hem de bir bilimdir. Bu bilimsel disipline yorumbilim (hermeneutik) adı verilir ve amacı, Kutsal Yazılar’ın orijinal mesajını doğru bir şekilde kavramaktır.

Doğru Yorumlamanın Temel İlkeleri

Kutsal Yazılar’ın yorumlanmasında nesnellik esastır; çünkü her metnin tek bir doğru anlamı vardır, ancak birçok farklı uygulaması olabilir. Bu noktada, yorumcunun kendi düşüncelerini metne yüklemesinden (eisegezis) kaçınmak, aksine metnin kendi anlamını çıkarmak (eksegezis) hayati önem taşır. Özel yorum hakkı, doğru yorum sorumluluğunu da beraberinde getirir ve yorumlarımız, başkalarının kolektif bilgeliğiyle karşılaştırılarak sürekli denetlenmelidir.

Yorumbilimde öne çıkan üç ana yöntem bulunmaktadır:

  1. Gramatiko-Tarihsel Yöntem: Bu, klasik ve geleneksel yaklaşımdır. Metinlerin orijinal anlamını keşfetmeyi ve Kutsal Yazılar’ın yazıldığı zaman ile günümüz arasındaki boşluğu doldurmayı hedefler. Bu yöntem, metnin dilbilgisel yapısını ve tarihsel arka planını dikkatle incelemeyi gerektirir.
  2. Dini-Tarihsel Yöntem: Din dahil her şeyin basitten karmaşığa doğru evrildiğini savunan bir görüştür.
  3. Varoluşsal Yöntem: Tanrı’nın Kutsal Kitap aracılığıyla her kişiye doğrudan konuştuğunu iddia eder. Yazarlar metni yazmış olsa da, yorumun kişinin kendi varoluşsal durumuna göre yapıldığını öne sürer ve bu, mutlak gerçeklerin olmadığına dair bir görecelilik anlayışına yol açabilir. Kutsal Yazılar’ın objektif ve tek bir anlamı olduğu gerçeği göz önüne alındığında, varoluşsal yöntemin görecelilik boyutuyla ilgili dikkatli olunmalıdır.

Metnin Formunu ve İçeriğini Anlamak

Kutsal Yazılar’ı yorumlarken lafzi yorum yani metnin açık, yalın anlamını aramak esastır; gizli veya mistik anlamlar aranmamalıdır. Metinlerin edebi formlarını tanımak önemlidir, çünkü bu her zaman kolay olmayabilir. Kutsal Kitap’ta çeşitli edebi formlar bulunur:

  • Fenomenolojik dil: Olayları çıplak gözle göründüğü gibi tanımlar (örneğin, güneşin “doğuşu” ve “batışı”).
  • Yuvarlak sayılar: Kalabalık tahminlerinde kullanılır.
  • Mübalağa (Hyperbole): Bir noktayı vurgulamak için gerçeğin kasıtlı olarak abartılması.
  • Metafor: Benzetmelerle noktaları açıklamak için kullanılır (“Ben asmayım” gibi).
  • Antropomorfik dil: Tanrı’yı insan terimleriyle tanımlar; İsa’nın beden alışı bunun en üstün örneğidir. Tanrı’nın fiziksel bir bedene sahip olduğu gibi yanıltıcı sonuçlardan kaçınılmalıdır, zira Tanrı ruhtur.
  • Kişileştirme (Personification): Cansız nesnelere insan özellikleri atfetme.
  • Tarihsel Anlatı: Gerçekleşen olayları tanımlar. Hristiyan imanının temeli, İsa’nın çarmıha gerilişi ve dirilişi gibi bu tarihsel olayların gerçekliğine dayanır.

Anlatı Metinlerini Didaktik Metinlerle Yorumlamak

Kutsal Kitap’taki anlatısal bölümler (örneğin Müjdeler), olayları anlatma eğilimindeyken, didaktik bölümler (örneğin Mektuplar), bu olayları yorumlama ve açıklama amacı güder. Bu nedenle, sadece anlatılardan sonuçlar çıkarmaktan kaçınılmalıdır. Kutsal Kitap’taki karakterlerin her davranışını taklit etmemek, yalnızca Tanrı’nın övdüğü şeyleri örnek almak önemlidir. Erken kilisenin uygulamaları bile (örneğin mülkün ortak tutulması veya dillerle konuşma) dikkatle incelenmeli, zamansal ve kültürel bağlamları içinde değerlendirilmelidir. Önemli bir ilke şudur: Kutsal Kitap, Kutsal Kitap’ı yorumlar.

Açık ve Zımni Anlamlar Kutsal Yazılar’daki zımni (dolaylı) anlamlar, açık (doğrudan) öğretilerin ışığında yorumlanmalıdır. Açıkça belirtilmeyen bir konudan çıkarılan sonuçların, Kutsal Yazılar’ın başka bir yerindeki açık öğretiyle çelişmemesine dikkat etmek büyük önem taşır. Örneğin, Kutsal Kitap’ta Üçlü Birlik kavramı doğrudan açıklanmasa da, birçok pasajdan zımni olarak çıkarılabilir. Bir kelimenin farklı dillerde birden fazla anlamı olabileceği de göz önünde bulundurulmalı, ancak bu, bir metnin tek bir anlamı olduğu gerçeğini değiştirmez; bağlam esastır.

Kutsal Yazılar’daki Paralellikler ve Yasa Biçimleri

Kutsal Yazılar’da özellikle şiirsel bölümlerde paralellikler sıkça kullanılır:

  • Eşanlamlı paralellikler: Aynı fikri farklı bir şekilde ifade eder.
  • Zıt paralellikler: Birbirine zıt veya karşıt fikirleri sunar.
  • Sentetik paralellikler: Bir doruğa doğru ilerler. Bu yapıları anlamak, yanlış çevirilerden kaynaklanan yorum hatalarını önlemeye yardımcı olabilir.

Ayrıca, Kutsal Kitap’taki yasalar farklı biçimlerde sunulur:

  • Durumsal yasa (Casuistic law): “Eğer… o zaman…” şeklinde prensipleri sunar.
  • Mutlak yasa (Apodictic law): “Yapmalısın” veya “yapmamalısın” şeklinde mutlak buyrukları ifade eder.
  • Atasözleri: Pratik bilgeliği vignette’ler aracılığıyla sunar ve her zaman mutlak ahlaki kurallar olarak değil, genel hikmet ilkeleri olarak anlaşılmalıdır.

Kültür ve Yorumbilim

Kutsal Yazılar’ı yorumlarken kültürlerarası iletişim sorunları göz ardı edilmemelidir. İncil metinlerinin yazıldığı kültür ile bugünkü kültür arasındaki farklar, anlamayı zorlaştırabilir. Bu nedenle, bir öğretinin ilke mi yoksa gelenek (adet) mi olduğunu ayırt etmek kritik öneme sahiptir.

  • İlke: Tüm kültürlerde ve zamanlarda geçerli olan, evrensel bir öğreti veya buyruktur.
  • Gelenek: Belirli bir zamanda, belirli bir yerde ve belirli bir halkı yöneten bir uygulamadır.

Bir ilkeyi basit bir gelenek olarak reddetmek ciddi bir hata olabilir. Yorumlamada, dil, giyim tarzları ve para sistemleri gibi kültürel motiflerin varlığına dikkat edilmeli, ancak her şeyin sadece kültürel bir durum olduğu varsayımından kaçınılmalıdır. Ayrıca, yaratılış ilkeleri gibi evrensel ve kalıcı temellere dayanan konulara özen gösterilmelidir. Şüpheye düştüğümüzde, bir pasajı bir ilke olarak ele almak, bir geleneği bir ilke seviyesine yükseltmekten daha güvenli bir yaklaşımdır. Unutulmamalıdır ki, sadece Kutsal Kitap’ın kültürel olarak şartlandırılması değil, okuyucunun da kendi kültürel ortamından etkilenmesi, doğru anlamayı zorlaştıran en büyük sorunlardan biridir.

Pratik Yorumlama Adımları

Kutsal Yazılar’ı kapsamlı bir şekilde yorumlamak için şu adımlar önerilmektedir:

  1.  Metni Okuma: Pasajı birkaç farklı çeviriden okuyun, çeviri farklılıklarını not edin ve aklınıza gelen soruları veya sorunları kaydedin.
  2. Bağlamı Anlama: Metnin nerede başlayıp bittiğini, öncesinde ve sonrasında gelen paragrafları, bölümleri ve Kitap Kanunu içindeki yerini belirleyin. Pasajın tarihsel bağlamını (yazıldığı dönemdeki siyasi, sosyal, ekonomik koşullar), yazarını, yazılma amacını ve hitap ettiği kişileri araştırın. Edebi bağlamını (tarihsel anlatı, hikmet edebiyatı, Müjde, mektup, şiirsel kitap) tespit edin.
  3. Metni Yorumlama: Önemli dilbilgisel özelliklere (sorular, ifadeler, emirler), anahtar kelimelere ve ifadelere dikkat edin. Kelime çalışmaları yapın ve metnin Tanrı, insanlık hakkında neler söylediğini ve hangi soruları yanıtladığını belirleyin.
  4. Metni Uygulama: Çeşitli yorumları (commentary) okuyun, yorumcularla nerede hemfikir veya nerede farklı düşündüğünüzü belirleyin ve yorumunuzda gerekli düzenlemeleri yapın. Metnin kimlere uygulandığını (tüm zaman ve tüm insanlara mı yoksa belirli gruplara mı), hangi kısımlarının günümüz okuyucularına uygulanmadığını ve hangi kısımlarının uygulandığını değerlendirin. Metnin yaşamın hangi alanlarına uygulanması gerektiğini düşünün ve kişisel tepkilerinizi kaydedin.

Sonuç olarak, Kutsal Yazılar’ı derinlemesine anlamak, belirli ilkeler ve metodolojiler aracılığıyla mümkündür. Bu yorumbilimsel ilkelerin dikkatli bir şekilde uygulanması, metnin orijinal anlamını keşfetmemize, kültürel ve tarihsel bağlamlar arasındaki köprüleri kurmamıza ve nihayetinde Kutsal Kitap’ın yaşamlarımız için taşıdığı ebedi mesajı doğru bir şekilde uygulamamıza olanak tanır. Bu süreç, sadece entelektüel bir çaba değil, aynı zamanda ruhsal bir disiplin ve Tanrı’nın Sözü’ne karşı alçakgönüllü bir yaklaşımdır.

Bu makale, R. C. Sproul‘un “Kutsal Yazıları Bilmek / Knowing Scripture” isimli kitabından derlenerek hazırlanmıştır.