Katolik, Ortodoks ve Protestan Kiliseleri Arasındaki Temel Farklılıklar

Hristiyanlık, dünya çapında milyarlarca inananı olan köklü bir inanç sistemidir. Ancak dışarıdan bakıldığında tek bir bütün gibi görünse de kendi içinde zengin bir tarihsel ve teolojik çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitliliğin en belirgin ifadesi, inancın üç ana dalı olan Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık’tır. Bu üç ana akım, Tanrı’nın üçlü-birliği, İsa Mesih’in hem Tanrı hem insan olduğu, günahlar için çarmıhta öldüğü ve dirildiği gibi temel inançlarda birleşirler. Peki, bu dalları birbirinden ayıran temel farklılıklar nelerdir? Bu yazıda, bu üç kilisenin tarihsel ayrılık noktalarını, yetki anlayışlarını ve temel teolojik farklılıklarını anlaşılır bir dille inceleyeceğiz.

Tarihsel Ayrılık: Doğu ve Batı’nın Yolları

Hristiyanlığın ilk dönemlerinde kilise büyük ölçüde bir bütündü. Ancak zamanla, özellikle Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında Doğu (Başkent: Konstantinopolis/İstanbul) ve Batı (Başkent: Roma) olarak ikiye ayrılmasıyla birlikte kültürel, siyasi ve teolojik farklılıklar derinleşmeye başladı.

Batı’daki Roma Kilisesi, elçi Petrus’un halefi olduğunu iddia eden Roma Piskoposu’nun (Papa) tüm kiliseler üzerinde evrensel bir yetkiye sahip olması gerektiğini savunuyordu. Doğu’daki kiliseler ise bu yetkiyi tanımayı reddetti. Bu ve bunun gibi Kutsal Ruh’un nereden çıktığı gibi teolojik tartışmalar, ayin dilindeki (Latince ve Yunanca) farklılıklar ve bölgesel güç mücadeleleri, 1054 yılında “Büyük Bölünme” (Schism) olarak bilinen kesin bir ayrılığa yol açtı. Böylece Batı’da Roma Katolik Kilisesi, Doğu’da ise Ortodoks (“doğru inanç”) Kiliseleri kendi yollarında ilerlemeye başladı.

En Temel Fark: Yetki Kaynağı Nedir?

Katolik, Ortodoks ve Protestanlar arasındaki en temel ve diğer tüm farklılıkların kaynağını oluşturan konu, inanç ve uygulamalar için nihai yetkinin ne olduğudur.

  • Katolik ve Ortodoks Yaklaşımı: Kutsal Kitap ve Kutsal Gelenek
    Katolik ve Ortodoks kiliseleri için yetki iki temele dayanır: Kutsal Kitap ve Kilise Geleneği. Bu “gelenek,” kilise babalarının öğretilerini, tarih boyunca toplanan konsil kararlarını ve kilisenin yerleşik uygulamalarını içerir. Bu görüşe göre, gelenek ve Kutsal Kitap aynı ilahi kaynaktan gelir ve eşit derecede saygıyı hak eder. Hatta bir konuda bu ikisi arasında bir çelişki varmış gibi göründüğünde, genellikle kilisenin ve geleneğin yorumu öncelikli kabul edilir.
  • Protestan Yaklaşımı: Yalnızca Kutsal Kitap (Sola Scriptura)
    16. yüzyıldaki Reform hareketiyle ortaya çıkan Protestanlık (“protesto eden” anlamında), bu çifte yetki anlayışını reddeder. Protestanlara göre, inanç ve yaşam için tek ve nihai yetki kaynağı Tanrı’nın esinlenmiş sözü olan Kutsal Kitap’tır. Kilise babaları, konsiller veya gelenekler faydalı olabilir, ancak asla Kutsal Kitap ile eşdeğer bir yetkiye sahip olamazlar veya onunla çelişemezler. İsa Mesih’in, insan icadı gelenekleri Tanrı’nın buyruğundan üstün tuttukları için din bilginlerini eleştirmesi (Matta 15:1-9) ve elçi Pavlus’un “insanların geleneğine” karşı imanlıları uyarması (Koloseliler 2:8) bu yaklaşımın temelini oluşturur. Protestan bakış açısı, geleneği “kaygan bir kum,” Kutsal Kitap’ı ise “sarsılmaz bir kaya” olarak görür.

Papa’nın Rolü ve Yanılmazlığı

Yetki konusundaki bu temel ayrım, Papa’nın rolü hakkında da farklı görüşlere yol açar.

  • Katolik Görüşü: Katolik Kilisesi, Papa’yı elçi Petrus’un halefi, “Mesih’in yeryüzündeki vekili” ve tüm Hristiyanların ruhani lideri olarak kabul eder. 1870’teki Vatikan Konsili’nde ilan edilen “papalığın yanılmazlığı” dogmasına göre Papa, inanç ve ahlak konularında resmi bir beyanda bulunduğunda (ex cathedra) hatasızdır ve bu beyanları tüm inananlar için bağlayıcıdır.
  • Protestan ve Ortodoks Görüşü: Ortodoksluk, Roma Piskoposu’na tarihsel bir saygı duysa da onun evrensel yetkisini ve yanılmazlığını kabul etmez. Protestanlar ise papalığı tamamen reddederler. Kutsal Kitap’ta İsa’nın öğrencileri arasında bir hiyerarşi kurmadığını (Matta 23:8-12), Petrus’un kendisini diğer ihtiyarlarla eşit gördüğünü (1. Petrus 5:1) ve hatta elçi Pavlus tarafından bir konuda açıkça eleştirildiğini (Galatyalılar 2:11-14) vurgularlar. Onlara göre kilisenin tek başı ve aracısı İsa Mesih’tir.

Meryem Ana’nın Kimliği ve Rolü

Meryem Ana’ya duyulan saygı, üç akım arasındaki bir diğer önemli farktır.

  • Katolik ve Ortodoks Yaklaşımı: Bu kiliselerde Meryem’e derin bir saygı ve hürmet gösterilir. Katolik Kilisesi, Meryem’e “Tanrı’nın Annesi,” “Göklerin Kraliçesi,” “Aracı” gibi unvanlar verir. Ayrıca, Meryem’in “orijinal günahtan ari olarak doğduğu” (Lekesiz Gebelik – 1854) ve “yaşamının sonunda bedeni ve canıyla göğe alındığı” (Göğe Alınış – 1950) dogmalarına inanırlar. Meryem’e dua edilir ve ondan aracılık istenir.
  • Protestan Yaklaşımı: Protestanlar, Meryem’i Kurtarıcı İsa Mesih’i dünyaya getirmeyi lütufla seçilmiş, imanlı ve mübarek bir kadın olarak görür ve ona saygı duyarlar. Ancak Kutsal Kitap’a dayanarak onun günahsız doğduğu, göğe alındığı veya insanlar için bir aracı olduğu gibi öğretileri kabul etmezler. Kutsal Kitap’ın “tek Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek Aracı vardır. O da… Mesih İsa’dır” (1. Timoteos 2:5) dediğini ve Meryem’in kendisinin de “Kurtarıcım Tanrı” diyerek bir kurtarıcıya ihtiyacı olduğunu ifade ettiğini (Luka 1:46-47) belirtirler. Dolayısıyla Meryem’e dua etmek veya tapınmak, yalnızca Yaratıcı’ya ait olması gereken bir onuru bir yaratılana vermek olarak görülür.

Diğer Önemli Farklılıklar

  • Rahiplerin Evliliği: Katolik Kilisesi’nde rahiplerin evlenmesi yasakken, Ortodoks Kilisesi rahiplerin evlenmesine izin verir.
  • Vaftiz: Katoliklerde vaftiz genellikle su serpmekle yapılırken, Ortodokslarda ve birçok Protestan kilisesinde suya tamamen daldırma esastır.
  • Resim ve Heykeller: Ortodoks kiliselerinde ikonalar (resimler) önemli bir yer tutarken, Katolik kiliselerinde hem resimler hem de heykeller bulunur ve bunlara hürmet edilir. Protestanlar ise ibadette resim ve heykellerin kullanımını, On Emir’deki “kendine oyma put yapmayacaksın” (Çıkış 20:4) buyruğuna dayanarak genellikle reddederler.

Sonuç

Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık, Hristiyan inancının aynı kökten beslenen ama farklı yönlere uzanan üç büyük dalıdır. Aralarındaki temel ayrım, Kutsal Kitap’ın yanına bir gelenek yetkisinin konulup konulmamasından kaynaklanır. Bu temel fark, papalığın rolünden Meryem Ana’nın konumuna, ibadet şekillerinden kilise yönetimine kadar pek çok alanda kendini gösterir. Bu farklılıkları bilmek, hem Hristiyanlığın zengin tarihini anlamak hem de kendi inancımızın temelleri üzerinde daha derin düşünmek için önemli bir adımdır. Nihayetinde her imanlının sorumluluğu, inancını hangi temel üzerine kurduğunu sorgulamak ve sarsılmaz kaya olan Tanrı Sözü’ne sıkıca sarılmaktır.