Cüzdanımızdaki İlahiyat: Parayla İlişkimizi Kutsal Kitap Perspektifinden Anlamak
Modern dünyada para, gündelik hayatımızın merkezinde yer alan ve çoğu zaman büyük bir stres kaynağı olabilen bir olgudur. Kariyer hedeflerimizden aylık faturalarımıza, gelecek hayallerimizden anlık kaygılarımıza kadar pek çok konu, dönüp dolaşıp finansal duruma bağlanır. Kültürümüz bize sürekli olarak maddi başarının mutluluğun anahtarı olduğunu, daha fazlasına sahip olmanın yaşamı daha anlamlı kılacağını fısıldar. Peki, binlerce yıl önce yazılmış olan Kutsal Kitap’ın bu modern meseleye dair söyleyecek bir sözü var mıdır?
Cevap, şaşırtıcı bir derinlikle “evet”tir. Ancak Kutsal Kitap, konuya sadece bir bütçe yönetimi veya yatırım tavsiyesi kitabı gibi yaklaşmaz. Aksine, parayla olan ilişkimizi ruhsal bir turnusol kâğıdı olarak ele alır; çünkü paramızı nasıl kazandığımız, harcadığımız ve biriktirdiğimiz, kalbimizin gerçekte neye taptığını ortaya koyan bir barometredir. Bu makalede, Jim Newheiser’in “Para: Tanrı’nın Bilgeliğini Aramak” adlı eserinden yola çıkarak, finansal yaşamın bu gözden kaçırılan teolojik boyutunu inceleyeceğiz.
Mülkiyet Yanılgısı ve Kâhyalık Gerçeği
Parayla ilgili en büyük yalan, sahip olduklarımızın bize ait olduğu düşüncesidir. Kültürümüz, “çok çalış, kazan ve dilediğince harca” felsefesini teşvik eder. Bu bakış açısı, maddi varlıkları hayatın nihai hedefi haline getirerek onları kolayca birer puta dönüştürebilir. Kutsal Kitap, bu çarpık önceliği “putperestlik” olarak adlandırır.
Buna karşılık Kutsal Kitap, radikal bir perspektif sunar: Yeryüzü ve içindeki her şey Rab’be aittir. Bu temel ilke, parayla olan ilişkimizi tamamen yeniden şekillendirir. Eğer her şeyin gerçek sahibi Tanrı ise, bizler sahip değil, sadece birer “kâhya”yız. Bir kâhya, kendisine emanet edilen kaynakları, sahibinin istekleri doğrultusunda bilgece yönetmekle sorumlu olan kişidir. Bu anlayış, parayı biriktirilmesi gereken bir amaç olmaktan çıkarıp, Tanrı’yı yüceltecek şekilde kullanılması gereken bir araca dönüştürür. Artık soru “Paramla ne kadar çok şey alabilirim?” değil, “Tanrı’nın bana emanet ettiği bu kaynaklarla O’nu nasıl en iyi şekilde onurlandırabilirim?” olur.
Para: Kalbin Aynası
Finansal kararlarımız, ruhsal durumumuz hakkında çok şey söyler. İsa Mesih’in belirttiği gibi, “Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır” (Matta 6:21). Kutsal Yazılar, birçok finansal sorunun temelinde teknik bilgi eksikliğinden ziyade, daha derin “kalp sorunları” olduğunu gösterir:
- Açgözlülük: “Daha fazlası” arzusunun sonu yoktur. Kutsal Kitap, insanın yaşamının malının çokluğuna bağlı olmadığını hatırlatarak bizi her türlü açgözlülükten sakınmaya çağırır.
- Memnuniyetsizlik: Sürekli olarak başkalarının sahip olduklarıyla kendimizinkini kıyaslamak, Tanrı’nın bize sağladıklarıyla yetinmemizi engeller. Elçi Pavlus, zindanda dahi olsa, her durumda eldekiyle yetinmenin sırrını Mesih’te bulduğunu ifade eder. Gerçek memnuniyet, koşulların iyileşmesiyle değil, bakış açısının Mesih’e çevrilmesiyle mümkündür.
- Kaygı: Gelecek hakkındaki endişeler, özellikle maddi konularda kolayca hayatımızı ele geçirebilir. Ancak İsa, kaygının Tanrı’ya güvensizliğin bir işareti olduğunu öğretir. O, gökteki kuşları doyuran ve zambakları giydiren Tanrı’nın, kendi çocuklarının ihtiyaçlarını çok daha fazla karşılayacağına dair güvence verir.
- Borç Tuzağı: Borç, modern ekonominin normal bir parçası gibi görünse de, Kutsal Kitap onun tehlikelerine dikkat çeker: “Borç alan, borç verenin kulu olur.” (Süleyman’ın Özdeyişleri 22:7b) Borç, genellikle anlık hazları erteleyememenin veya Tanrı’nın sağladığı kaynakların ötesinde bir yaşam tarzı arzulamanın bir sonucudur ve kişiyi alacaklısına tutsak eder.
Müjde ve Finansal Özgürlük
Kutsal Kitap sadece sorunları teşhis etmekle kalmaz, aynı zamanda gerçek çözümü de sunar. Bu çözüm, yedi adımlı bir finansal plandan daha derindir; bu çözüm Müjde’dir.
Hepimiz, Tanrı’ya karşı asla ödeyemeyeceğimiz ruhsal bir borçla doğduk. Bu borcun bedeli ölümdü. Ancak göksel zenginliğe sahip olan İsa Mesih, bizim uğrumuza yoksul oldu. Çarmıhta bizim ödememiz gereken o büyük borcu kendi üzerine alarak ödedi. Bu, nihai kâhyalık ve cömertlik eylemidir. O, sadece borcumuzu silmekle kalmadı, aynı zamanda kendi doğruluğunu bize aktararak bizi ruhsal anlamda zengin kıldı.
Bu gerçek, parayla olan ilişkimizi kökten değiştirmelidir. Borçlarımızdan kurtulmak için çabalarken, Mesih’in bizim için ödediği en büyük borcu hatırlarız. Cömertçe vermeye çağrıldığımızda, O’nun bizim için yaptığı fedakârlığı anımsarız. Çalışmanın zorluklarıyla yüzleştiğimizde, emeğimizin nihayetinde insanları değil, bizi kurtaran Rab’bi hoşnut etmeyi amaçladığını biliriz.
Sonuç olarak, cüzdanımızdaki veya banka hesabımızdaki rakamlar, hayatımızın sadece küçük bir parçasını anlatır. Asıl hikâye, bu rakamların arkasındaki kalpte, yani kime veya neye taptığımızda gizlidir. Finansal yaşamımızı bir stres ve kaygı alanı olarak değil, Tanrı’ya olan imanımızı ve sevgimizi gösterebileceğimiz bir ibadet ve kâhyalık fırsatı olarak gördüğümüzde, gerçek zenginliğin ne anlama geldiğini keşfetmeye başlarız. Bu zenginlik, altından ve gümüşten çok daha değerlidir.
Bu makale, Jim Newheiser‘in “Para: Tanrı’nın Bilgeliğini Aramak / Money: Seeking God’s Wisdom” isimli kitabından derlenerek hazırlanmıştır.