Eski Antlaşma: İsa Mesih’i Gösteren Tozlu Sayfalar

Kutsal Kitap okumaya başlayan pek çok kişi için Eski Antlaşma, aşılması zor bir engel gibi görünebilir. Sayfaları çevirdikçe karşılaşılan soyağaçları, karmaşık yasalar, savaşlar ve ilk bakışta anlaşılması güç hikayeler, okuyucuyu kolayca yorabilir. Hatta bazı anlatılar, modern dünyanın ahlaki duyarlılığına o kadar yabancı gelebilir ki, kişi Kutsal Kitap’ı bir kenara bırakıp sadece daha “anlaşılır” bulduğu Yeni Antlaşma’ya odaklanmayı tercih edebilir. Gerçekten de, sarhoş olup çadırında çıplak yatan Nuh, karısını krala “kız kardeşim” diye tanıtan İbrahim veya kendi kayınpederinden hamile kalmak için bir fahişe kılığına giren Tamar gibi karakterlerin hikayeleri, ilk okumada şaşkınlık yaratır.

Bu şaşkınlık, Eski Antlaşma’nın temel amacının yanlış anlaşılmasından kaynaklanır. Eğer bu kitaplar, bize örnek olmaları için bir araya getirilmiş “iyi ve ahlaklı insanların” bir listesi olarak okunursa, hayal kırıklığına uğramak kaçınılmazdır. Çünkü Eski Antlaşma, kusursuz insanların hikayesi değil, kusurlu insanlara lütuf gösteren kusursuz bir Tanrı’nın hikayesidir. Ve bu hikayenin merkezinde, başından sonuna kadar işaret edilen tek bir kahraman vardır: İsa Mesih.

Tek Bir Hikaye: Bütüncül Bir Kutsal Kitap

Eski ve Yeni Antlaşma, birbirinden kopuk iki ayrı kitap değildir. Aksine, tek bir büyük kütüphanenin iki ana bölümü gibidirler. Bu iki bölüm arasında kopmaz bir bağ vardır. Öyle ki, Yeni Antlaşma’da Eski Antlaşma’dan yapılmış yaklaşık üç yüz doğrudan alıntı ve dört binden fazla atıf bulunur. Bu ilişkiyi bir vaat ve gerçekleşme döngüsü olarak düşünebiliriz: Eski Antlaşma, Tanrı’nın insanlık için yaptığı bir dizi vaadi içerir; Yeni Antlaşma ise bu vaatlerin İsa Mesih aracılığıyla nasıl yerine geldiğini kaydeder.

Dolayısıyla, Eski Antlaşma’yı “eski”, “geçerliliğini yitirmiş” veya “ilgisiz” olarak görmek, büyük resmi kaçırmamıza neden olur. O, Yeni Antlaşma’nın üzerine inşa edildiği temeldir. Bu temeli anlamadan, Yeni Antlaşma’nın derinliğini ve zenginliğini tam olarak kavramak mümkün değildir. Nitekim İsa Mesih’in kendisi de sürekli olarak bu yazıları okumuş, inanmış ve öğretmiştir; çünkü O’nun zamanında “Kutsal Yazılar” olarak bilinen kitaplar, bizim bugün Eski Antlaşma dediğimiz metinlerdi.

Merkezdeki Kahraman: Her Sayfada İsa’yı Görmek

Peki, Eski Antlaşma’yı nasıl okumalıyız? Anahtar, okumalarımızı İsa Mesih’e bağlamaktır. İsa’nın kendisi, bu yaklaşımın doğruluğunu vurgulamıştır. Kendi dönemindeki din bilginlerine, “Kutsal Yazılar’ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlarda sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu Yazılar’dır! Buna karşın siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz” demiştir (Yuhanna 5:39-40). Bu çarpıcı ifade, Eski Antlaşma’yı okumanın nihai amacının İsa’yı bulmak olduğunu gösterir.

Eğer Eski Antlaşma, İsa’dan bağımsız bir ahlak kitabı gibi okunursa, ortaya iki tehlikeli sonuç çıkar: Gurur veya umutsuzluk. Kişi, yasalara uyduğunu düşünerek kendini ahlaken üstün görebilir veya dürüstçe başarısızlıklarını kabul edip derin bir umutsuzluğa kapılabilir. Oysa Tanrı’nın amacı ne gurur ne de umutsuzluktur; amaç, bizi yalnızca ahlaki kuralları göstermekle kalmayıp aynı zamanda o kurallara göre yaşamamız için bizi dönüştüren İsa Mesih’e yöneltmektir.

İsa Mesih, Eski Antlaşma’da farklı şekillerde karşımıza çıkar:

  1. Peygamberlik Vaatleri: Eski Antlaşma, İsa’nın gelişiyle ilgili yüzlerce somut peygamberlik içerir. O’nun doğumundan yüzlerce yıl önce, İşaya peygamber O’nun bir bakireden doğacağını (Yeşaya 7:14), Mika peygamber Beytlehem’de doğacağını (Mika 5:2) bildirmiştir. Mezmurlar, çarmıha gerilişi sırasında giysileri için kura çekileceğini (Mezmur 22:18) ve çarmıha gerilme yönteminin icadından yüzyıllar önce ellerinin ve ayaklarının delineceğini (Mezmur 22:16) detaylandırmıştır. Bu peygamberlikler, tarihin Tanrı’nın egemen kontrolü altında olduğunu ve İsa’nın O’nun kurtuluş planının zirvesi olduğunu kanıtlar.
  2. Ön-Belirtiler ve Semboller (Tipler): Eski Antlaşma’daki birçok kişi, olay ve kurum, İsa’nın kimliğini ve görevini önceden haber veren “gölgeler” veya “semboller” gibidir.
    • Kişiler: İlk insan Adem, günahı dünyaya getiren kişi olarak, günahı yenen ve doğruluğu getiren “Son Adem” olan İsa‘yı işaret eder. Kardeşleri tarafından ihanete uğrayan ama sonunda onları affedip kurtaran Yusuf, kendisine ihanet eden bizlere af ve kurtuluş sunan İsa’nın bir ön-belirtisidir. Tanrı’nın halkını kölelikten kurtaran Musa, bizi günahın köleliğinden kurtaran nihai Kurtarıcı İsa‘yı gölgeler.
    • Olaylar: Mısır’daki Fısıh Bayramı‘nda, kapı sövelerine sürülen kuzu kanının ev halkını ölümden kurtarması, kanı aracılığıyla bizi Tanrı’nın gazabından kurtaran İsa‘nın kurban oluşunu simgeler.
    • Kurumlar: Kâhinlik kurumu, bizim için Tanrı’nın önünde aracılık eden Başkâhinimiz İsa‘yı; sunulan hayvan kurbanları ise günahlarımız için kendini feda eden kusursuz “Tanrı Kuzusu” olan İsa‘yı işaret eder.
  3. İsa’nın Görünümleri (Kristofaniler): Bazı teologlar, Eski Antlaşma’da “Rab’bin Meleği” olarak geçen veya doğrudan Tanrı olarak tanımlanan bazı figürlerin, İsa’nın henüz insan bedeni almadan önceki görünümleri olduğuna inanır. Örneğin, yanan çalıda Musa’ya görünen veya ateşli fırında Daniel’in arkadaşlarına eşlik eden ilahi varlık, İsa’nın bir tecellisi olarak yorumlanabilir.

Sonuç: Yeni Gözlerle Okumak

Eski Antlaşma, insanlığın Tanrı’ya ulaşma çabasının değil, Tanrı’nın insanlığa ulaşma arzusunun bir kaydıdır. Her bir sayfası, Tanrı’nın sadakatini, sevgisini, adaletini ve en önemlisi kurtuluş vaadini gözler önüne serer. Bu vaatlerin hepsi, Yeni Antlaşma’da tanıştığımız İsa Mesih’te hayat bulur.

Bu nedenle, Eski Antlaşma’yı okurken sadece tarihi olayları veya ahlaki kuralları değil, aynı zamanda bu olayların ve kuralların arkasındaki büyük kurtuluş öyküsünü ve bu öykünün kahramanı olan İsa’yı aramalıyız. Onu bir hukuk kitabı gibi değil, bir aşk mektubu gibi okuduğumuzda; onu bir kurallar listesi olarak değil, bir kurtuluş vaadi olarak gördüğümüzde, o “tozlu sayfalar” canlanır ve hayatlarımızı dönüştüren bir güç haline gelir. Eski Antlaşma, bizi İsa’ya götüren paha biçilmez bir hazinedir ve bu hazineyi keşfetmek, her Hristiyan için heyecan verici bir yolculuktur.