Sahte Olan İncil: Barnabas İncili
Hristiyanlık inancının temellerini sorguladığı iddiasıyla zaman zaman gündeme gelen Barnabas İncili, bazı çevrelerce “gizlenmiş gerçek” olarak sunulmaktadır. Bu metin, İsa Mesih’in tanrılığını ve çarmıha gerilişini reddettiğini öne sürerek, imanlıların zihninde soru işaretleri yaratmayı amaçlar. Ancak bu makale, Hristiyan kaynakları ve bilimsel veriler ışığında, Barnabas İncili‘nin (Bİ) neden antik bir tanıklık değil, aksine Orta Çağ’da kaleme alınmış, tarihsel ve teolojik hatalarla dolu bir sahtekarlık olduğunu ortaya koyacaktır. Bu sonuca, metnin kendi içindeki kanıtları ve Hristiyanlığın temel öğretileriyle olan uzlaşmaz çelişkilerini inceleyerek varacağız.
Tarihsel ve Metinsel Kanıtlar: Sahtekarlığın Parmak İzleri
Barnabas İncili’nin antik bir metin olduğu iddiası, tarihsel ve metinsel kanıtlar karşısında çökmektedir. Metnin sahte olduğunu gösteren deliller, yazarının kimliğini ve yaşadığı dönemi açıkça ortaya koyan “parmak izleri” gibidir.
- Geç Tarihli El Yazmaları ve Tarihsel Sessizlik: Bİ’nin günümüze ulaşan en eski nüshaları 16. yüzyıla aittir ve 1. yüzyıl Filistin’i ile ilgisi olmayan İtalyanca ve İspanyolca dillerinde yazılmıştır. Daha da önemlisi, ilk yüzyıllardaki hiçbir kilise babası, tarihçi veya konsil kaydı bu metinden bahsetmez. Hristiyanlığın temelini bu denli sarsan bir metin var olsaydı, hakkında mutlaka bir tartışma veya eleştiri olurdu. Tarihteki bu mutlak sessizlik, metnin o dönemde var olmadığının en güçlü kanıtıdır.
- Tarihsel Uyumsuzluklar (Anakronizmler): Metin, yazarının 1. yüzyıl Filistin’ini değil, Orta Çağ Avrupa’sını tanıdığını gösteren bariz hatalarla doludur.
- Orta Çağ’a Özgü Jübile Yılı: Metin, Jübile (Kefaret) yılının “her yüz yılda bir” kutlandığını belirtir. Bu, Kutsal Kitap’taki Özgürlük Yılı‘na ait 50 yıllık döngüye aykırıdır ve doğrudan Papa VIII. Boniface’in 1300 yılında başlattığı 100 yıllık Katolik Jübile uygulamasına bir göndermedir. Bu, metnin 1300 yılından sonra yazıldığının en kesin kanıtlarından biridir.
- Coğrafi İmkansızlıklar: Metnin en meşhur hatası, İsa’nın “bir gemiye binerek kendi şehri olan Nasıra’ya yelken açtığını” söylemesidir. Nasıra, denizden veya gölden kilometrelerce uzakta, tepelerin üzerine kurulmuş, karayla çevrili bir kasabadır. Oraya gemiyle gitmek coğrafi olarak imkansızdır. Bu hata, yazarın bölgeyi hiç tanımadığını gösterir.
- Latince Vulgata’dan Alıntılar: Yazarın kimliğini ele veren en kesin kanıtlardan biri, Eski Antlaşma’dan yaptığı alıntıların, Aziz Jerome’un M.S. 382’de tamamladığı Latince Vulgata çevirisiyle birebir örtüşmesidir. Gerçek Barnabas’ın, kendisinden 300 yıl sonra yazılacak bir çeviriyi kullanması imkansızdır.
- “Mesih” ve “Christ” Karmaşası: Metin, İsa’yı “İsa Mesih” (Jesus Christ) olarak adlandırırken, başka bir bölümde İsa’ya “Ben Mesih değilim” dedirtir. Yazar, “Christ” kelimesinin, İbranice “Mesih” kelimesinin Grekçe karşılığı olduğunu ve ikisinin de aynı anlama geldiğini bilmemektedir. Bu temel hata, yazarın 1. yüzyıl Yahudi-Hristiyan bağlamından ne kadar kopuk olduğunun açık bir göstergesidir.
Teolojik Çelişkiler: Hristiyan İnancına Temelden Bir Saldırı
Barnabas İncili, sadece tarihsel olarak değil, teolojik olarak da Hristiyanlığın temel ve vazgeçilmez doktrinleriyle taban tabana zıttır. Bu metin, Kutsal Kitap’ın mesajını “farklı yorumlamaz”; onu temelinden yıkar.
- İsa Mesih’in Kimliğinin Reddi: Hristiyan inancının merkezinde İsa Mesih’in hem Tanrı’nın Oğlu hem de beklenen Mesih olduğu gerçeği yer alır (Matta 16:16). Barnabas İncili ise bu temel gerçeği tamamen tersine çevirir. İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu reddeder ve O’nu sadece bir peygamber olarak tasvir eder. Daha da ileri giderek, İsa’nın Mesih olduğunu bile inkar ettiğini iddia eder.
- Çarmıh ve Kurtuluşun İnkarı: Hristiyan müjdesinin özü, “Mesih’in günahlarımıza karşılık öldüğü, gömüldüğü ve üçüncü gün dirildiği” gerçeğidir (1. Korintliler 15:3-4). İsa’nın çarmıhtaki kefaret kurbanı, kurtuluşun temelidir. Barnabas İncili ise bu merkezi doktrini yok eder. Metne göre İsa çarmıha gerilmemiş, onun yerine hain Yahuda İskariot, Tanrı tarafından İsa’ya benzetilerek çarmıha gerilmiştir. Çarmıh ve diriliş olmadan, Hristiyanlığın kurtuluş mesajı anlamsız kalır.
Sonuç: Güvenilir Tanıklığa Bağlılık
Sunduğumuz kanıtlar, Barnabas İncili hakkında tek bir sonuca işaret etmektedir: Bu metin, Havariler Çağı’na ait kayıp bir müjde değil, Orta Çağ’da belirli bir amaçla üretilmiş bir sahtekarlıktır. Geç tarihli el yazmaları, erken Hristiyan literatüründeki yokluğu, içindeki sayısız tarihsel ve coğrafi hata ve Hristiyan teolojisinin temelleriyle olan uzlaşmaz çelişkileri, bu gerçeği şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaktadır.
Bu inceleme, bizleri asıl ve güvenilir olan tanıklığa daha sıkı sarılmaya teşvik etmelidir. Elimizdeki dört kanonik İncil – Matta, Markos, Luka ve Yuhanna – tarihsel olarak sağlam, teolojik olarak tutarlı ve binlerce antik el yazmasıyla desteklenen güvenilir belgelerdir. Barnabas İncili gibi sahte metinlerin varlığı, kanonik İncillerin değerini azaltmak yerine, onların ne kadar eşsiz ve güvenilir tanıklıklar olduğunu daha da belirginleştirir. Okuyucuyu, dikkatini ve imanını, spekülatif ve sahte metinlere değil, Tanrı’nın esinlemesiyle yazılmış, güvenilir ve yaşam veren Sözü’ne yöneltmeye davet ediyoruz. Havari Yuhanna’nın da belirttiği gibi, bu gerçek tanıklıkların bir amacı vardır:
“Ne var ki yazılanlar, İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O’nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır.” – Yuhanna 20:31